Ne güzel söylemiş şair, “Edep bir taç imiş nur-ı Hüda’dan / Giy ol tacı emin ol her beladan.”

Müsaadenizle birbirimizle daha iyi olacağımız, muhabbetimizi arttıracağımız bir kaç keşem etmek isterim.

Benim yanlışımı nazik bir yaklaşımla bana söyleyen herkes baş tacımdır.

Kendi hatasını söyledim diye benim hatamı söyleyen kişi hamdır.

Genel itibariyle bireysel bir hatayı, yanlışı gündeme getirmekten ziyade sistemsel, toplumsal eksiklikleri ifade etmeye çalışırım, çalışmalıyız.

Eğer ortaya koyduğum tespit doğru ise benim ya da bağlı olduğum anlayışın bir yanlışını gündeme getirip cevap olarak zikretmek doğru bir tutum değildir.

Benim ya da içinde bulunduğum fikir topluluğunun beğenmediğin yerlerini söylemekte, ikaz etmekte sonuna kadar haklısın.

Ancak senin ya da içinde bulunduğun fikir topluluğunun yanlışını, eksiğini, hatasını söyleyenlere “ama sizin de” diye başlayan cümlelerle karşı çıkışın ne senin fikirlerini yüceltir ne de karşı tarafa etkili olan faydayı verir.

Fikri yaklaşımlarda asıl gaye doğruyu bulmaktır. Haddinden fazla muhalefet gayedeki hikmeti yok eder.

Fikri mülahazalar bir boks maçı yada derbi müsabakaları gibi içselleştirilemez. 
Fikri mülahazalarda amaç herkes için doğruyu bulmaktır.

Mutlak doğrular, konjonktürel  değildir. Onlar mihenk taşlarıdır. Savrulma yaşadığımızda bizi kurtaracak olan deniz feneri hükmündedir. Bu yüzden “mutlak doğrular” üzerinden tartışmaya girişmek her iki tarafı da yorar. Nefsi davranışlar sergilemelerine yol açar.

Bu hale düşmeyelim, düşürmeyelim.