Dün İzmir’de bulunan bir evde sobadan kaynaklı yaşanan yangında beş kardeşin ölümüyle ilgili konuşan TV100 sunucusu Kübra Par üzüntüsünü ekrandan dile getirdi. Kübra Par‘ın cümleleri yürekleri sızlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriye'ye desteği sürdüreceğiz Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriye'ye desteği sürdüreceğiz

İzmir’in Selçuk ilçesinde, dün Cumhuriyet Mahallesi’nde yaşanan korkunç yangında, evde yalnız olan ve duman nedeniyle zehirlenen 5 kardeş, Fadime Nefes, Funda Peri, Aslan Miraç, Masal Işık ve Aras Bulut Akcan acı bir şekilde hayatlarını yitirmişti Bugün, meydana gelen bu acı olayın ardından 5 masum çocuk gözyaşları arasında toprağa verildi.
TV100 Ana Haber bülteni sunucusu Kübra Par, yürek burkan elim olaya ilişkin duyduğu üzüntüyü ekranda "Sizi koruyamadık, çocuklar" sözleriyle sitemde bulunarak dile getirdi. Par, şu sözlerle tepkisini dile getirdi:
"5 YAVRUMUZ, ISINMAYA ÇALIŞIRKEN CAN VERDİ"
‘’Tüm haber kanalları, Türkiye’nin siyasi gündemini sürekli tekrar edip, sonuçsuz polemiklerle vakit geçirirken, gerçekler İzmir’in dar bir mahallesinde kendini gösteriyordu. Biz, yasadışı bahisle elde edilen paraları ve belediye konserlerine ödenen milyonları konuşurken, anneleri hurda toplamak zorunda kalan 5 masum yavrumuz, adeta bir kulübe sayılabilecek bir evde elektrikli sobayla ısınmaya çalışırken hayatını kaybetti.’’
BELEDİYE NEDEN MÜDAHALE ETMEDİ?
Bugün soruyoruz: Bu felaketin sorumlusu yoksulluk mu, vurdumduymazlık mı, yoksa ihmalkârlık mı? Komşular bu durumu görmedi mi? Belediye neden müdahale etmedi? Bakanlık, aileyi 18 kez ziyaret etmiş, çocukların devlet korumasına alınmasını önermiş, ama aile bunu reddetmiş. Bazıları anneyi suçluyor, ancak anneleri suçlamak kolaycılık. Peki asıl sorumlu kim? Yoksullukla baş edemeyen anne mi, yoksa bu durumu görüp kalıcı bir çözüm üretmeyen yetkililer mi? Bizleri affedin, çocuklar. Bu toplum, bu devlet, bizler sizi koruyamadık. Lütfen bizi affedin.

''SORUMLULUĞU KENDİ ÜZERİMİZDEN ATMAYA ÇALIŞIYORUZ''
Onlara en güzel isimleri veriyoruz, ama maalesef güzel bir gelecek sunamıyoruz. Daha büyümeden, hayata tutunamadan toprağa veriyoruz minik bedenlerini. Arkalarından ise sadece gözyaşlarımız kalıyor. ‘Vah vah’ diyoruz, kim ihmal etti diye soruyoruz, ama sorumluluğu kendi üzerimizden atmaya çalışıyoruz.