Bağdat’ta Sadr semtinde bir stadın yapımında çalışan masum Türk işçilerini kaçıran ve bilahare içlerinden ikisini serbest bırakın Şii çevreler, Türkiye’yi en büyük düşman ilan ettiler. Neden acaba? Zira, Türkler ve Osmanlılar onların panzehiridir. Temel neden budur.  Yeni Pers veya Mecusi müsveddeleri İngilizlerden sonra Osmanlıların torunları olan Türkleri Ortadoğu’dan atmak ve yerlerine geçmek için sabırsızlanıyorlar. Bundan dolayı yine alavere dalavere ile Türkiye’yi yıldırmak ve caydırmak istiyorlar. Bizden birileri de aynı şekilde ‘Ortadoğu bir bataklıktır ne işimiz var orada’ diyerekten onların nakaratını tekrar ediyor. İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar ve Ruslar bölgede cirit atıyor bizden de nal toplamamız isteniyor! Öncelikli olarak bölge ülkesiyiz. Herkesten daha fazla Araplarla ortak değerleri paylaşıyoruz. 

 Daha önce Irak’ta, Suriye’de mezhepçilik yaptığımızı söyleyenler şimdi IŞİD’in taşıyıcısı olduğumuzu varsayıyorlar. Bölgenin tanıdığı en kaba ve nobran mezhepçi olmasına rağmen Nuri Maliki Türkiye’nin mezhepçilik yaptığını söylemedi mi? Beşşar Esat, Safeviliğin taşıyıcılığını yaptığı halde 2011 öncesinde ve sonrasında Türkiye’yi Osmanlıcılık yapmakla suçlamadı mı? Şimdi bu mezhep kışkırtıcıları ve aynı zamanda IŞİD’in kuluçkaları kendi suçlarını Türkiye’ye atıyorlar. Arapların dediği gibi ‘Remetni bidaiha ve’nsellet’. Hastalığını bana serpiştirdi ve sıvıştı!   

Nükleer anlaşmadan sonra Amerika’dan münhal yere yeni bir düşman arayan İran bula Türkiye ve Suudi Arabistan ve tekfircileri buldu! ABD ile birlikte İsrail’i de bir kenara bırakan ya da nadasa terk eden İran en büyük düşman olarak Türkiye’yi keşfetmiş! Tam isabet! Henüz IŞİD keşfedilmeden İranlılar yine Kürecik meselesinden dolayı İsrail’den evvel Türkiye’yi hedef alıyorlardı. ABD’ye kızıyor hınçlarını Türkiye’den alıyorlardı. Şimdi biz tersini yapsak; sözgelimi ABD ile mercimeği fırına veren İran’ın bir tarafına veya nükleer tesislerine vursak ne lazım gelir?

Irak’ın İran destekli Şii milislerin liderlerinden Asaib Ehli’l-Hak lideri Kays Hu’zali, 18 Türk işçinin kaçırılmasını kınadıktan sonra Irak’ta en büyük düşman olarak Türkiye’nin görüldüğünü söyledi. Muhtemelen Türk işçilerini kaçıranlar arasında kendileri de olsa takiyye gereği korsanlığı üzerlerine almıyorlar aksine Türkiye’nin buna müstahak olduğunu ima ediyorlar! Kabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz. ‘Utanmıyorsan dilediğini yap’ fehvasında olduğu gibi adamlarda haya kalmamış ve hakikatin etrafında döne döne başları dönmüş! Asaib Ehli’’l Hak (Hak Ehlinin Bölükleri) Lideri Kays Hu’zali cemaatlerinin kaçırma olayında bir sorumlulukları olmadığını ileri sürüyor. En iyi savunma saldırıdır anlayışı gereği saldırıyı yeğleyen Hu’zali son bir yıldır Türkiye üzerinden binlerce insanın IŞİD saflarına katıldığını ve Türkiye’nin bu suçlamaların üzerine yattığını söyleyerek Türkiye’yi topa tutmuştur. Hem suçlu hem güçlü! Demek istiyor ki, ‘Türkiye saldı, biz kaçırdık’. Lakin bunu doğrudan söylemek yerine tarzları gereği dolambaçlı, kıvırtarak söylüyor. Lakin kaçırma gerekçesi veya bahanesi bununla sınırlı değil Zebadani’nin karşılığında kuşatma altında tutulan Şii köylerin hesabını da Türkiye’den soruyor. Hesabı sorulamayan her şeyin hesabını Türkiye’den soruyorlar. Zira, Türkiye’nin sırtı savunmasız ve açık. Onlar da kalleşlik yaparak Türkiye’yi sırtından hançerliyorlar. Karakterleri budur. Takiyeyi yalanın şubelerinden biri yaparak veya kılıfı haline getirerek insanlıktan çıkmışlar. Şuur altlarında gizli bir Türkiye fobisi var ve bu açığa çıktı. Zira, Türkiye başta velayet-i fakih olmak üzere onların modellerinin panzehiri. Bunu kendileri söylüyor. Türk düşmanlığı iliklerine işlemiş ve panzehirleri olduğu şuur altlarına kazınmış bulunuyor. Sözgelimi, Bahreyn’de Şii kalkışmayı temsil eden 14 Şubat Devrimi Taraftarları (Ensaru Sevreti Erbaata Aşer Febrayır) Bahreyn’de velayet-i fakih sistemi istiyor, Türk modeline karşı çıkıyor. Demek ki birbirinin karşı ağırlığı! Türk modeli Bahreyn halkını bozarmış ve Bahreyn halkı Türk modelini reddediyormuş (http://archive.arabic. cnn.com/ 2012/ bahrain.2011/1/27/qassem.bahrain/ ).

Veliyyi fakihin panzehiri hilafet, onu da Osmanlılar temsil ediyor. Bakalım Bahreynli Şiiler bu reddin gereği ne zaman Türk uyrukluları kaçıracaklar? Zira Hizbullah bazı kabilelerin arkasına sığınarak; Türk modeline muhalefetini belirtmek ayrıca kayıp hacıların akıbetini öğrenmek için THY personelini kaçırmıştı! Türkleri en büyük düşman ilan eden Iraklı gruplar da keza Türk işçilerini kaçırdılar. CNN’in kayda geçirdiği ve Bahreynlilerin de söylediği gibi Şiiler Türk modelinden hazzetmiyorlar. Muhalefetlerini belirtmek için de onu bunu kaçırıyorlar. Uzun lafın kısası hazımsızlıktan teröre başvuruyorlar. Cin şişeden çıktığı gibi mezhepçilik de velayet-i fakihin abası altından çıkmıştır. Mezhepçilik yapanlar Türkiye’yi suçluyor, Taci ve Ebu Gureyb Hapishanesi’ni boşaltarak IŞİD’in önünü açanlar yine Türkiye’yi suçluyorlar! Alirıza Nadir’in RAND adına hazırladığı bir raporda IŞİD’in yükselişiyle ilgili İran’ın rolü de sorgulanmaktadır (http://www. rand.org/content/dam/ rand/pubs/perspectives/PE100/PE151/RAND_PE151.pdf). Hasan Ruhani, ‘ ABD aleyhindeki sloganlarımız o günün gerekleri ve araçları idi. Miadı doldu ve tedavülden kaldırdık’ diyor. Keşke vaktiyle bu kadar dobra olsalardı. Amerikalılarla hiç düşman olmadılar. En azından çatışmadılar.  Irak’a düşman olarak bula bula Türkiye’yi bulmaları, İran ideolojisinin matrak yanını temsil ediyor olsa gerek!