Ama ne tesadüf! Mısır ve Türkiye’nin en büyük basın patronları aynı gün de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alıyorlar ve hedef tahtasına oturtuyorlar! Birisi benim sık sık ‘Mısır’ın Doğan’ı dediğim Kıpti işadamı Necip Savires, diğeri de Kelkitli basın patronu Aydın Doğan. Tesadüfün böylesi veya bu kadarına pes doğrusu! Yahut Bediüzzaman’ın tabiriyle hayatta tesadüfe tesadüf edilmemiştir. Arap dünyasında topu topuna birkaç medya patronu var. Suudi Arabistan’dan modern Karun Velit Bin Tallal ki, Murdoch ve Sky News’in Arap ortaklarından. İkinci karede, Suriyeli mültecileri Robinson’lar gibi Yunan adalarından birini kiralayarak oraya tıkacak olan Mısırlı Kıpti işadamı Necip Savires var. Kendisi Yahudi olmamakla birlikte George Soros ile aynı idealleri paylaşmaktadır. Onun Mısır’daki gölgesi sayılır. Onun veya fikirlerinin yerel mürevviçlerinden birisidir. Tezgahında kimi ‘İslamcılar’ da dokunmaktadır! Şimdi Mısır’ın en etkin kanallarına ve al Mısrı el Yevm gibi en etkili gazetelerine hükmetmektedir. Adeta bir basın imparatoru olarak basın tersanesini elinde tutmaktadır.

Bayram günü Erdoğan’ın ziyaretçilerinden birisi Katar Emiri Temim Bin Hamd Al-i Sani idi. Erdoğan ile Temim’i bir araya getiren fotoğraf karesinin altına bir tweet yazan Necip Savires, Erdoğan ve konuğuna şöyle dokundurmuş: ”Şer ekseni!“

***

30 Haziran 2013 öncesinde Mısırlı Vefd ve Yemen’den Mutemer gibi gazeteler günün şartlarında şer eksenini şöyle belirlemişlerdi.  Erdoğan, Mürsi ve Gannuşi! ‘Üçünü birden sepetleyeceğiz’ diye tempo tutuyorlardı. Gerçekten de 3 Temmuz 2013 tarihi itibarıyla ve sonrasında söz konusu ettikleri Erdoğan hariç ilk şer ekseni kuşağından kurtulmuş oldular. Mürsi’yi sert bir darbe ile Gannuşi’yi ise sandıkta sıkıştırarak elediler, devirdiler.    Erdoğan ise Gezi Parkından itibaren bu güçlerin kıskacı altında,  mengenesinde sıkıştırılıyor. Onu da devirmedikçe rahat etmeyecekler. O var oldukça huzur yüzü görmüyorlar.  Araya husumet girmiş. İkinci nesil şer eksenini keşfetmek Mısır’ın Aydın Doğan’ı Necip Savires’e nasip oldu.  Yeni şer ekseninin aktörleri ise Erdoğan ile Katar Emiri Temim. (http://almesryoon.com/ السياسية/809100-ساويرس-أردوغان-وتميم-«محور-الشر» ).

***

Ne tesadüf! Aynı gün (26 Eylül 2015) Türkiyeli Aydın Doğan da harekete geçiyor ve Erol Simavi’nin unutulmuş sünnetini veya çığırını ihya ederek Erdoğan’a açık bir mektup gönderiyor. Mektubuna bakılırsa meseleyi düelloya çevirmiş ve Kelkitli ile Kasımpaşalı arasında Hazreti Ali cenklerinden kalma bir mübarezeyi akla getiriyor. Ne diyelim iyi olan kazansın. Lakin aynı gün iki salvo bir araya gelince mesele koroya dönüşüyor. Acaba Türkiye’deki şer ekseninin ayağını tasfiye etmek yerli Aydın Doğan’a mı havale edildi ve ona mı nasip olacak? Belki de? Mısır’da söyleniyor,  Türkiye’de icra ediliyor! Zaten daha önce de Suriye meselesine fazla burnunu sokmasından dolayı Temim’in babası Hamd yumuşak bir saray darbesiyle birlikte tahtını oğluna bırakmak zorunda kalmıştır. Tabii ki bunlar Obama idaresinin zorlamasıyla olmuştur. 

Sadede gelecek olursak; Aydın Doğan mevzubahis mektubunda, “Öyle dönemler oldu ki, biz hükümet getirdik, hükümet götürdük” mealinde Conrad Oteli’nde kendisinden böyle bir söz sadır olmadığını yazmıştır.  Tabii ki bu ikisi arasında bir mesele. Lakin karineler üzerinden gidince; sözgelimi 28 Şubat süreci hükümetlerinden Mesut Yılmaz’ın tekmil verircesine bir sabah Aydın Doğan’ın Çamlıca’daki yalısının önüne dökülmesini veya damlamasını hatırlıyoruz. Bu güç gösteri değil midir? 

Bu medyanın gücüne daha doğrusu Doğan Medyası’nın gücüne hamledilmiştir. Lakin yine de her kuşun eti yenmez.

Erol Simavi de Özal ile böyle bir düelloya kalkışmış ama kendisi kaybetmişti. ‘Biz hancı, siz yolcusunuz’ dese de hancı ile yolcu birbirine karışmıştı. Kendisi Özal’dan önce medyanın amiral gemisini terk etmek zorunda kalmıştı. Aydın Doğan’ın kendisini savunmasına gerek yok sadece Ertuğrul Özkök’ün özgüvenini ve buna dayalı kalem zorbalığını veya yaramazlıklarını, dumanının izini takip etse meselenin kazandığı çapı görür. Doğan Medyası’nın hükümete bakışını anlamak için sözün tanıklığına gerek yok. Fiiliyatın tanıklığı yeterlidir. 

 Basın denge sağlamak için vardır.  Sivrilmek için değil sivrilikleri törpülemek, totaliterlik eğilimlerini bastırmak için vardır. Eğer durumdan vazife çıkartıyorsa çözüm olmaktan çıkmış sorunun merkezine oturmuştur. Savunma üslupları bile saldırı kokuyor!