Geçtiğimiz günlerde bir fotoğraf paylaşmıştım. 
Önde yürüyen karı-koca ve ellerinden tuttukları küçük çocukları.
Hemen arkada ise yaşı oldukça ilerlemiş ve yakınlarının kolundan tutarak yürütmeye çalıştıkları birisi.

Sormuştum ;
“Nasıl bir yolculuktur bu?
Nasıl bir köprüdür geçeceğimiz?
Anlatmaya anlatamazsın belkide hayatı uzun cümlelerle ama bazen  bir fotoğraf karesine sığıverir aniden.” demiştim.

Son üç günümde üç cenaze namazına katıldım. 

Yürekleri dağlayan haber tüm İnegöl’ü derinden sarsmıştı. Meydana gelen bir trafik kazasında 28 yaşındaki Semih ve 26 yaşındaki eşi Sümeyra’nın hayatını kaybettiğini haber veriyordu ajanslar.

Kılıverdik cenazelerini, gönderiverdik toprağa. 

Hemen bir gün sonra ömrünü İslam davasına adamış, yeryüzünde hakim olsun diye yüzlerce kilometre yürümüş belki de İnegöl’ün ayağını basmadığı tek bir köyünü bile bırakmamış Halil İbrahim Çamlıdere amcamızın haberi geldi 90 yaşını aşkın hayatının sona erdiğine dair.

Ve kazadan beri düşünüp durmaktaydım. Semih ve Sümeyra çiftinin kazadan ağır yaralı kurtulan küçük kızları Ahsen’i. Çok geçmeden geldi onun da acı haberi. 
Bugün kıldık onun da cenaze namazını.

Birisi 4 yaşında
Diğerleri 26-28 yaşında
Hacı amca 90 küsür yaşında.

Bir kez daha anladım ki yaşamda bütün yolların çıktığı kesin bir yol vardır.
O da ölümdür.

Bilinmeyen ; ne zaman, nerede ve ne şekilde olacağıdır.

Bu üç gün ve üç cenaze ders üstüne ders verdi bana.

Ey Fikret Bayram, bugüne kadar yapmış olabilirsin ama hiç değilse bundan sonra kalan ömründe kalp kırma, adaletten sapma, doğruluktan taviz verme. Sana en ağır hakaretlerle gelenlere güler yüzünü göstermekten imtina etme. 

Bak gördün mü, nasılda kısacık dünya?
Değer mi kalp kırmaya?
Değer mi vaktini boşa harcamaya?
Değer mi dünya için ahireti ziyan etmeye?

Bu vesile ile tekraren tüm tanıdıklarım ve beni tanıyanlar bilsinler ki hangi sebeple olursa olsun kimle ne yaşamışsam yaşamış olayım benden yana tüm haklarımı helal ediyorum.

Acizane, halisane ben de talep ediyorum.