Suriye iç savaşı,15 Mart 2011 tarihinde başladı.

O yıl Mart ayı içinde, 5 bin Suriyeli Lübnan'a sığınarak mülteci oldu.

Aynı yıl Mayıs ayı içinde de, Türkiye'de ki ilk mülteci kampı açıldı.

Aradan 6 yıldan fazla bir zaman geçti.

Suriye'de iç savaş bitmedi ve kısa bir zamanda bitecek gibi de görünmüyor.

Resmi rakamlara göre, iç savaş nedeniyle ülkesini terk eden Suriyelilerin sayısı 6 milyon kişi civarında.

Bu insanların 3,5 milyondan biraz fazlası da ülkemizdeler.

Sayı bu kadar çok olunca da, gözümüzü çevirdiğimiz her yede Suriyelileri görüyoruz.

Açıkçası bu manzarada alıştık.

Mülteci akınının başladığı ilk günden beri Suriyelilere karşı düşmanca tavır takınan küçük bir kitle olsa da, toplumumuzun büyük bölümü elinden gelen desteği verdi iç savaştan kaçan bu insanlara.

Her toplumda olduğu gibi, mülteci olarak Türkiye'ye sığınanlar arasında da suça meyilli olan ve suç işleyenler var.

Ama bu insanların büyük kısmı ne iş olsa yaparak hayatta kalma mücadelesi veriyorlar.

Köşe başında dilenenler olsa da, bulduğu işte zor/kolay ayrımı çalışanlar daha fazla.

Umudumuz Suriye'deki iç savaşın biran önce bitmesi ve herkesin evine, yurduna dönmesidir elbette.

Bu süre içinde bize düşen de tarafı belli olmayan bir savaş nedeniyle evini barkını terk eden bu insanlara yüreğimizi açmaktır.

Yıllardır bazı karşı çıkanlar olsa da böyle de oldu.

Geleneksel misafirperverliğimiz ile bağrımızı bastık bu insanları.

Ne var ki son günlerde bazı kesimler Suriyelilere karşı düşmanca tavırlar sergilemeye başladılar.

Sosyal medyadan düşmanca paylaşımlar yapılıyor.

Suriyelilere karşı tavır alınması çağrıları yapılıyor.

Bazı basın ve yayın organları da, sosyal medyadaki kadar seviyesiz olmasa da bu düşünceyi destekleyen yayınlar yapıyorlar.

Her kafadan bir ses çıkmaya başladı.

Kimileri Suriyelilerin sınır dışı edilmesini istiyorlar.

Az daha insaflı olanlar da, hepsinin toplanıp sınırda açılacak kamplara yerleştirilmesini istiyorlar.

Biraz daha insaflı olanlar da, şehirlerde belirli bölgelere yerleştirilip oradan dışarı çıkmalarının engellenmesini istiyorlar.

Oysa bunların hiçbirinin çözüm olmadığını herkes biliyor.

Bu işin tek doğrusu var, o da iç savaşın bitmesi ve herkesin ülkesine geri dönmesidir.

O zamana kadar da, hepimize sabretmek düşüyor.

Bunu söylerken, "Mülteciler her istediğini yapsın" demiyorum.

Asla böyle bir düşüncem yok.

Suç işleyen cezalandırılacak, toplumun örf ve geleneklerine uymayanlar güzelce uyarılacak.

Bu konuda herkes duyarlı olursa, sorunlar en aza iner.

Nitekim devlet suç işleyenlere Mülteci, vatandaş ayrımı yapmadan gereken cezaları veriyor.

Velhasıl misafir misafirliğini bilecek.

Ev sahibi olarak bizlerde gereken sabrı göstereceğiz.

Sonuç olarak hepimiz bu dünyada misafir değil miyiz?

Gelecekte kimin başına ne geleceğini, kim biliyor?

***

Şunu da hatırlatmak istiyorum.

Bugün Suriyeli istemediğini haykıranların büyük kısmının dedeleri de göçmendir.

Kimi Balkanlar'dan, kimi Kafkaslar'dan, kimi de Mısır, Suriye ve Irak'tan göç edip gelmiştir.

80 Milyonluk ülkemizin büyük çoğunluğu Osmanlı dağılmaya başladıktan ve/veya dağıldıktan sonra bu ülkeye geldiler.

Diğer yandan, kim doğacağı coğrafyayı ve anne babayı seçme hakkına sahip ki?