15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası 31 KHK çıkarıldı… Bu KHK'larla 111 bin 240 kamu görevlisi görevinden ihraç edildi. 32 bin 180 kamu görevlisi ise görevlerinden uzaklaştırıldı. 159 gazeteci tutuklandı. 12 Eylül darbesinde bile görülmeyen şekilde sayısız medya kuruluşlu kapatıldı, yüzlerce derneğin çalışmaları durduruldu. Bununla da kalmadı elbette…5 binden fazla akademisyen üniversitelerden uzaklaştırıldı… Eğitim sistemi bilinçli olarak dönüştürülürken aydınlanmacı eğitimciler, barış isteyen akademisyenler doğrudan hedef alındı.

Muhalif olan herkes tutuklanmaya başladı. Ülkede KHK’lar eliyle ‘resmen’ bir cadı avı başlatıldı. Milletvekilleri, seçilmiş belediye başkanları, sanatçılar, aydınlar ve eğitimciler, hatta avukatlar tutuklandı, gözaltına alındı.

Bu OHAL ortamında tek adamın iktidarı ve saltanatı uğruna önce bir referandum ve Anayasa değişikliği şimdi de zamansız, sebepsiz bir erken seçim dayatması ile karşı karşıyayız.  Bir yanda devletin bütün olanaklarını kullanan, OHAL ve KHK sopasıyla muhalefeti susturmaya çalışan, yandaş medyasıyla bizleri hedef gösteren saray kanadı; öte yanda da halk, yani bizler varız.

16 yıllık AKP iktidarının ekonomiden dış politikaya yanlış politikaları yanında siyasal İslam eksenli ayrımcı ve baskıcı tutumu  sonucunda ülkemiz bir yandan ekonomik çöküşün, öte yandan toplumsal bir kopuşun, çıkar ve rant kavgası nedeniyle darbenin eşiğine geldi.

Ülkenin onca sorunu hiçe sayılarak güç ve kalıcı bir iktidar peşine düşen Tayyip Erdoğan ve avanesi çözüm üretecek proje ve yasalar çıkartmak yerine sürekli daha fazla isteyip daha fazla almak için seçim yapıyorlar.

AKP’nin çöküş döneminde, yani Gezi isyanından bu yana tek icraatı umduğu başarıyı yakalayamadığı üç seçim ve bir darbe girişimidir. Tüm acılardan, ölümlerden, katliamlardan, şehitlerimizden siyasi malzeme çıkarmak kendi mağdur ettiği insanları kriminalize etmek; yerli, Sünni ve milli olmayan herkesi düşman görmek, terörize ettiği insanları terörle suçlamak, suç isnat etmek… Yani ne ararsanız var. Ama çözüm yok, emek yok, merhamet yok, vicdan yok, adalet yok.

Yenilince sonucunu beğenmeyip, yenilediği 1 Kasım seçiminden bu yana çocuklarımız sapkın vakıflar elinde istismar edildi, tecavüze uğradı. Kadınlarımız şiddet gördü, öldürüldü. Ormanlarımız yakıldı. İnsanlarımız hedef gösterildi, esir alındı, tutuklandı, öldürüldü. Topraklarımız yağmalandı, imara açıldı, ağaçlarımız kesildi ranta teslim edildi, üretim durdu, başta şeker fabrikaları olmak üzere varlıklarımız satıldı, işçilerimiz öldü, çocuklarımız savaşa kurban edildi, şehit oldu.

Bu düzen kalıcı olsun istiyor. Sadece kendi sevdikleri, yozlukları, sığlıkları ile yaşamak istiyorlar. KALICI BİR OHAL REJİMİ İSTİYORLAR.

Oysa meclis ne kararlar alıp ne yasalar çıkarabilirdi. İstemediler. Üç koca yılı sözde can dostlarıyla kavga, muhaliflerle hesaplaşma uğruna, düşünceyi, özgürlükleri yok etmek için heba ettiler. Mağduru korumak yerine tecavüzcüyü aklamak için cinsel istismar düzenlemeleri, tarımsal üretimi kalkınmayı sağlayacak teşvik programları, turizm için destekleme projeleri, hayvanları koruma kanunu yerine, her şeyi askıya alıp ben, bana, daha fazlası dediler. Sağlık getirmeyen şehir hastaneleri, bilimi olmayan içi boş şehir üniversiteleri, hukuku olmayan adalet sarayları inşa ettiler. Betonun içinde boğuluyor ülke.

Ama olmuyor.

Gezi’den Adalet yürüyüşüne, Muharrem İnce’ye sahte siyasi ittifaklar değil sokağın ittifakı, vatandaşın ortaklaşan isyanı ve hak talebi büyüyor.

En çok Gezi’den korkuyordu. Şimdi gölgesinden korkuyor. Muharrem İnce fizik, teknoloji dedikçe saçmalıyor. Astronot diyor, kendi uzay aracımızı yaptık diyor. Nerede o araç? Ona bindireceğiz onu.

Silahlı çeteleri seçim güvenliğini tehdit ediyor. Olmuyor. Afrin, Suruç şimdi Membiç deniyor o milli oylar gelmiyor. Talimat ben verdim TRT’ye çıksın diyerek rol çalmaya çalıştığı Demirtaş’ın, meydanlara girişini çöp kamyonlarıyla önlemeye çalıştığı Akşener’in sesi ondan gür çıkıyor. Sürekli mesnetsiz suçladığı, küçümsediği ve hedef gösterdiği Muharrem İnce’nin karşısına mertçe bir televizyon programında bile çıkamıyor. Muharrem İnce’nin eşitlik, hak ve emek eksenli söylemiyle oyları eriyor. Korkuyor. Öyle kötü hissediyor ki masum bir yavru köpeğin yarattığı duygusal tepkiden kendisine yandaş gazetede reklam yaptırıyor. Köpeğe salatalık vermiş. Ha bir de talimat vermiş. Kaç kez reddettikleri kanunu seçim vaadi yapmış. “Suçlu bulunsun” diyor. Sen önce 25. yılında olduğumuz Sivas acısının, Roboski’nin,  Ali İsmail’in, 10 Ekim’in, Soma’nın, Tahir Elçi’nin katillerini bul. Çocuk tecavüzcüsü yandaş vakıfları kapat. Hayvan yasası daha nice çözüm bekleyen sorun gibi meclis gündemindeydi. Tüm sorunlara verdiğimiz önergeleri, yasa tekliflerini reddettiniz ve meclisi bir kez daha seçim ve tek adam saltanatı uğruna kapattınız.

Ama olmuyor. Olmuyor.

Haziran size iyi gelmiyor. Acıların, mağdurların, yoksulların, emeğin ve vicdanın ittifakı sizi gönderecek. Yaşasın kardeşlik, yaşasın eşitlik ve özgürlük.