Hadis-i şerifte “Dirinin kemiğini kırmak ne ise ölünün kemiğini kırmak da aynı günahtır” buyruluyor. Çünkü aynı acıyı hissediyor. Ama acıyı hisseden ruhtur.

İbn-i Ebiddünyâ, Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)dan rivayet ediyor. İbn-i Ebiddünyâ büyük hadisçidir, çok büyük mühaddis, çok kitapları var. 

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hazreti Ömer efendimize buyurdu: “Münker ne Nekir’i gördüğün zaman nasıl olacak durumun ey Ömer?” Hazreti Ömer’e de böyle şeyleri sorduğunda acayip söylerdi. Hazreti Ömer “Bu Münker, Nekir nedir?” dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Kabir fettanlarıdır” diye cevap verdi. Yani kabir sorgu sualcileri, fitnecileri. Yani imtihanı yapanlar. Fitneci imtihanı yapan demek. 

SESLERİ GÖK GÜRÜLTÜSÜ GİBİ

Sesleri hani camide hoparlör bazen çok açılıyor da bom diye ses çıkıyor. Bazen şimşek çaktığında nasıl ses oluyor? Epey duymuşsunuzdur yıldırım, şimşek sesi. Bazı zaman öyle sesli oluyor ki adam durduğu yerde eğilerek, kafasını saklıyor. Çocuklar korkuyorlar ya yorganın altına falan kafasını sokuyorlar. Biz de sokuyoruz korkudan bazen. 

O gürültü nasıl bir şey ise Münker ve Nekir’in sesi öyle bir şeymiş. “Hocam ses patladığı zaman biz dünyada kaçacak yer arıyoruz, küçücük mezarda patladığı zaman ne olacak?” dersin. 

GÖZLERİNDE ŞİMŞEK ÇAKIYOR

Gözleri çakan şimşek gibi. Gözlerden şimşek çakıyor. Gözlerden şimşek çakınca peşinde ne gelir? Gök gürültüsü. Ondan sonra da bir bağırıyorlar, sesleri gök gürültüsü gibi. 2 melek kendi tüylerine basıyorlar. Yani tüyleri yere sarkıyor. Elbisen yere sarkınca basarken ayağını altına geliyor ya onun gibi tüylerine basıyorlar. Öyle azı dişleri var ki onlarla yeri kazıyorlar. Toprakları, kayaları söküyorlar. Bu nasıl bir şey ya Rabbi? Allahım bize güzel surette gönder. Ahsen surette irsal eyle.

“ÖLÜYE BİR ŞEY OLMAZ” DEME

Ellerinde demirden bir baston var. “Ya demir baston ile vurmakla bir şey olmaz. Zaten ölüyüm ne anlayacağım. Kesse, doğrasa anlamam. 

Adamın ölüsünü götürmüşler, kadavra yapmışlar. 80 parçaya bölmüşler. Acısa bağırırdı. Demek ki acımıyor.” deme. Acıyor! Hadis-i şerifte “Dirinin kemiğini kırmak ne ise ölünün kemiğini kırmak da aynı günahtır” buyruluyor. Çünkü aynı acıyı hissediyor. Ama acıyı hisseden ruhtur. Acımıyor diyorsun ama ruh acıyor. Onun için bu azap ruhadır. İlk baştaki sorgu sualde ruh bedene geliyor. Belden yukarısına hayat geliyor. 

Suallere cevabı beden ile ruh birlikte veriyor. Aynı dünyada oturduğun gibi oturuyorsun.  

O ölümle, dirilik arasındaki farklı bir olay olabilir tabi ki. Onu yaşamadığımız için bilmemiz mümkün değil. Tam canlı gibi de değiliz. Ama hadis-i şeriflerde oturtuluyor diyor. Oturtuluyor dediğine göre ruh oturmaz, kalkmaz yani. Beden oturur. 

RUH, ÂLEMİ EMİRDENDİR

Ruh elektrik gibi bir şey. Elle tutulup, gözle görülen bir şey değil yani. Nasıl oturacak, kalkacak. Ancak onun geldiği yer oturur kalkar. Ruh bedene geldiği zaman bedende hareket başlar. Elektrik geldiğinde her yerde hareket başlar. O manevi bir şeydir. Âlemi emirdendir, kün emriyle yaratılmış. Senin gibi eli, ayağı yok. Eli, ayağı senin elin ayağın işte. Konuşan ruhtur.  Ruh gitse ağız, dil konuşamaz. Ölü konuşamıyor, baygın adam konuşamıyor. Ruh kısmen gidiyor. İnsan uykuda konuşamıyor, ruh kısmen gidiyor. 

4 MİLYON HACI TAŞIYAMAZ

O demir kolay bir demir değil. Az bir demir değil. Onu sen taşıyamazsın. “Mina ehli toplansa o demiri kaldıramazlar” diyor.  Mina ehli ne demek? 

Hacıların Arafat’ta toplandığı gibi şeytan taşlamak için Mina’da toplanıyorlar. 4 milyon hacı var. Yani 4 milyon hacı toplansa o bastonu kaldıramaz. İşte o bastonun senin kafana inme tehlikesi var. Ona göre tövbeni yap, ona göre Allah’tan kork. Ona göre istiğfar et ve affını iste.

ALLAH’IN DERECELERi YÜKSELTECEGi SEYLER

 

Ey îman etmiş olan kimseler! (İbadetlerin meşakkatlerine ve başınıza gelen zorluklara) sabredin, (Allâh düşmanlarıyla cihat ederken) sabır yarışında (onlara) gâlip gelin, (cihada hazır bir şekilde) atlarınızı bağlı tutarak sınırlarda nöbet bekleyin ve Allâh(-u Te’âlâ’nın emirlerine karşı çıkmak)tan hakkıyla sakının! Tâ ki siz felâha erebilesiniz! (Âli İmrân Sûresi: 200)

Âyet-i celîlede geçen “Sabır”, “Musâbere” ve “Murâbata”ya, müfessirîn-i ızâm tarafından birbirine yakın mânâlar verilmiştir.

MESCİTLERİ MAMUR EDENLER

İbni Merdûyeh, Seleme ibni Abdurrahmân’ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “Bir gün Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) bana: “Ey kardeşimin oğlu! Bu âyet-i celîlenin kimler hakkında indirildiğini biliyor musun?” diye sordu. Ben: “Bilmiyorum” deyince; O: “Şunu bil ki, Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) zamânında harpte nöbet bekleme yoktu. 

Lâkin bu âyet-i celîle, namazlarını vakti vaktine kıldıktan sonra, mescitlerde zikretmek üzere oturarak onları mamur eden cemaat hakkında inmiştir.” buyurdu. Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) dan rivâyet edilen şu hadîs-i şerîf bu mânâyı teyid etmektedir:

NAMAZIN ARDINDAN DİĞER NAMAZI BEKLEMEK

Bir kere Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Ben size, Allâh’ın, kendisi sebebiyle hatâları sileceği ve dereceleri yükselteceği bir şey öğreteyim mi?” diye sorduğunda, sahâbe: “Buyur yâ Rasûlallâh!” deyince Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Zorluklara rağmen abdesti güzel almak, mescidlere çok adım atmak ve bir namazın ardından diğer namazı beklemek, işte ribât budur” buyurdu.(Müslim, Tahâret:14, No:251, 1/219; Tirmizî, Ta-hâret:39, No:51, 1/72; Neseî, Tahâret:106, No:143, 1/97; Mâlik, Mu-vatta’, Kasrüs-Salât:18, No:386, sh.101; Ahmed ibni Hanbel, el-Müs-ned, no:22389, 8/311; Beyhakî, Şu‘abu’l-îmân, no:2636, 4/357; es-Sü-nenü’l-kübrâ, 3/62; İbni Huzeyme, es-Sahîh, no:5, 1/6; İbni Mübarek, ez-Zühd, no:409, sh:138; el-Muttakî, Kenzü’l-ummâl: 15/837, no:43327)

 

GUSÜL EDEN MÜNAFIKLIKTAN BERi OLUR

 

Elli dört farzdan beşinci farz, “Cünüp olduğunda gusül almak”tır. Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Eğer (namaz kılmanız gerektiğinde) cünüp kimselerseniz, (boy abdesti alarak) iyice temizlenin!” (Mâide Sûresi:6) İbni Abbâs ve İbni Ömer (Radıyallâhu Anhum)  Hazretlerinden rivâyet olunmuştur, onlar da Hâce-i âlem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Hazretlerinden, onlar da Hakk Celle ve Alâ’dan naklettikleri halde buyururlar: 

GİZLİDE VE AŞİKÂRDA

 “Üç şey vardır ki, kim onları muhâfaza ve murâat ederse (gözetirse), gerçekten Benim dostumdur. Her kim de muhâfaza etmemek ile onları zâyi eylerse, o kişi hakkâ Benim düşmanımdır. Gizlide ve âşikârda namaz kılmak, gizlide ve âşikârda oruç tutmak, gizlide ve âşikârda gusül etmektir.”(Salâhî Efendi, Ellidört farz şerhi, sh:8)

DİLİNİ DE ZİKİRLE YIKA

Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Herkim cünüplükten gusül ederse, sanki bütün tâatlar ile Allâh-u Zülcelâl Hazretlerine takarrub etmiş ecrine nâil olur. Ve münâfıklıktan beri olup, Allâh-u Teâlâ katında sıddıklardan yazılır.” (Salâhî Efendi, Ellidört farz şerhi, sh:8) 

Bir kimse Şakîk-i Belhî (Rahimehullâh) Hazretlerinden tavsiye talep ettiğinde şöyle buyurmuşlar: “Bedenini su ile yıkadığın gibi, kalbini hüzün (üzüntü) ile yıka, dilini de zikir ile yıkayıp temizle."