Hasan Eroğlu yaptığı açıklamada “Güzel İnegöl’ümüzün, güzel ülkemizin cefakar ve fedakar insanları olarak hep beraber sıkıntılı ve zor günler yaşıyoruz. Ama inanıyoruz ki bu sıkıntılı günler elbet bir gün geçecek. Önemli olan bu sıkıntılı günlerde devlet olarak, millet olarak ortaya koyduğumuz, koyacağımız dayanışmadır, birlikteliktir.”

“Bu sıkıntılı günleri atlatmak için herkes bir fedakarlık içerisinde. Bir çok işletme “aman çarkımız dönsün, aman eleman çıkarmayayım” düşüncesiyle büyük oranda kârsız işler yaparak bu süreci atlatma derdinde. Siyasetin üst perdesindeki kutuplaştırmaya rağmen, tabandaki esnafımız bu kutuplaşmanın aksine komşusuyla, müşterisiyle, arkadaşıyla top yekûn bir fedakarlıkla bu süreci atlatma mücadelesi veriyor. Vatandaş, devletin kendisinden istediği fedakarlığı elinden geldiği kadar yapmaya çalışırken; maalesef aynı fedakarlığı devletini yönetenlerden göremiyor.”

“Dövizin yükselmesi ile hammaddede olan yükselişler, dövizin düşmesiyle birlikte bir miktar da olsa gerilerken, aynı dönemde yükselen elektrik ve doğalgaz fiyatları bir türlü inmek bilmiyor.

Ülkemizin bazı bölgelerinde, evinin odalarını klima ile ısıtan ama elektrik parası ödemeyen vatandaşın elektrik parasını, 1.600 TL maaş alan ama imkanı olmadığı için sobasına odun alamayan vatandaşın elektrik faturasından, “kayıp kaçak bedeli” diye tahsil ederek bir zulüm düzeni uygulanıyor.”

Ödediğimiz vergilerle, bize hizmet için kurulan elektrik idarelerinin faturalarda, elektrik bedeli, okuma bedeli, kayıp kaçak bedeli, bakım bedeli. TRT payı gibi bir çok kalem adı altında, tüketilen elektriğin bedeli kadar bir bedel daha alan sistem sömürü sistemidir, zulüm sistemidir. 

Az önce bahsettiğimiz gibi, bin bir fedakarlıklarla ayakta durmaya çalışan vatandaşa, esnafa, sanayicimize yapılan bu uygulama bir zulüm sisteminin göstergesidir.

Yine bizler burada bu fedakarlıkları yaparken, makam sahiplerinin “tüyü bitmemiş yetimin” hakkını barındıran devlet imkanlarını, kendilerinin ve avenelerinin rahatları için kullanmaları zulüm düzeninin bir örneğidir.

Vatandaştan her türlü fedakarlığı bekleyenlerin, sözde itibar için, mevcut dünyalık saraylarına, uçan saray, yazlık saray, tarihi saray katmaları, saltanatlarından ve rahatlarından hiçbir fedakarlık yapmadıklarının bir göstergesidir.

Yine bin bir güçlükle çalışarak imalatını ayakta tutmaya çalışan işletmecinin ödediği vergilerle kamu hizmetlerinde kullanılmak üzere alınan resmi veya sivil plakalı araçların, şahsi işlerde hesapsızca kullanılması zulüm düzeninin bir göstergesidir.
Aldığı 1.600 TL’lik maaş ile nasıl geçindiği bir mucize olan vatandaştan dahi alınan vergileri yanlış ve gereksiz yatırımlarla yandaşa peşkeş çekmek zulüm düzeninin bir göstergesidir.

Yıllarca uygulanan yanlış politikalarla ekonomiyi içinden çıkılmaz hale getirenlerin, bu açığı kapatmak için akla hayale gelmeyen sistemlerle trafik cezası kesmeleri zulüm düzeninin bir göstergesidir.

Daha vahimi, görevi gereği kamu kurumlarını denetleyen ve bu denetimin sonucu ortaya çıkan yolsuzlukları açıklayan Sayıştay Başkan Yardımcısının, birdenbire kendi arzusu (!) ile görevi bırakması zulüm düzeninin bir göstergesidir.

Sonuç olarak; ekonomik kriz her geçen gün artarak devem ederken, zulüm ve sömürü de birçok nokta da devam ediyor. Bu zulüm altında her geçen gün ezilenler iyi niyetle daha iyisi olsun diyerek mevcut iktidara oy veriyor. Ancak mevcut iktidar ise “demek ki yaptıklarımız doğru, halk bizi destekliyor” anlayışıyla zulümlere devam ediyor.

Bu millet, vatanı ve milleti için her türlü fedakarlığı yapmıştır ve yapmaya da devam edecektir.

Ancak milletimiz, araç geçiş garantili yaptırılan köprüler için, hasta garantili yaptırılan hastaneler için, günlük yolcu garantili yaptırılan havaalanları için bütçeden ödenen milyon dolarların bedelini, aldatılmanın bedelini, sömürülmenin bedelini, gasp edilen emeklerinin hesabını elbette bir gün soracaktır.

Sanayicinin yüksek maliyetler sebebiyle fabrikalarındaki çalışma alanlarını ısıtamadığı, aydınlatamadığı bir ortamda kamu görevlilerinin de aynı hassasiyetle davranmalarını beklemek bu milletin en doğal hakkıdır. Bırakın, yandaşlara milyonlarca lira kazandıran ihaleleri, resmi bir dairenin koridorunda, lavabosunda lüzumsuz yanan bir lambanın bile hesabının sorulacağına iman etmiş bir millet olarak tekrardan uyarı vazifemizi yapıyoruz. Buradan hükümete ve yerel yöneticilere çağrımız, milletten istenen fedakarlığı bir nebze de olsun kendilerinin göstermesidir. Bu bağlamda özellikle İnegöl’ümüzdeki kamu kurumlarındaki harcama kalemlerinin, yatırım projelerinin, çalışma düzenlerinin tekrardan Sayıştay titizliği ile gözden geçirilmesi hususunda somut çalışmalar bekliyoruz. İnegöl halkımızı da bizlerle birlikte bu işin takipçisi olmaya davet ediyoruz. Hep birlikte kamuda israfın önüne geçmek için sloganımız; “LÜZUMSUZ İSE SÖNDÜRÜN”.