Salgın, virüs, pandemi,sosyal mesafe, sosyal izolasyon, kuluçka , karantina gibi son günlerde çok duyduğumuz ve bizi evde hayat var kıvamına getiren, günlerin anlamını yitirdiği, çalışanlar için hafta sonu sevincini nötrleştiren, pazartesi hafta başı sendromunu ortadan kaldıran bize bu yıl bir nisan şakası yapabilecek senaryoları bile kurgulatmayan, macera gibi bir sürecin içerisindeyiz.

Türk edebiyatının lokomotifi Sebahattin Ali'ye kulak verirsek; " İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşanmaya değer, ne olursa olsun." Evet sağlık el verdiği sürece kendimiz için ailemiz ve toplum için yapabileceğimiz çok anlamlı uhrevi güzellikler olacaktır.

Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır, diye başlayan ve o buğulu dizelerine devam eden Cahit Sıtkı Tarancı okuduğumuz her şiirinde, evde kaldığımız bugünlerde bizi bir seyyah gibi farklı gönüllere farklı alemlere götüren bir bahar esintisinin adıdır.

"Bursa'da zaman şiiri" ile geniş okuyucu kitlesinin dimağlarında yer bulan Ahmet Hamdi Tanpınar derki; Cahilsin, okur öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır bu dünyada. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. Ne güzel söylemiş şair, yasakların değil, karşılıklı saygının, özverinin, dayanışmanın, komşuluğun, aile birliğinin, yardımlaşmanın gerekliliğinin ortaya konduğu bizi insan yapan değerleri hatırlamamız gerektiği günleri nitelemiştir.

Uzun zamandır eski fotoğraf albümlerini şöyle karıştırarak, gülen, eğlenen, hüzünlenen bir nostaljiyi belki uzun zamandır yapmamışsınızdır. Bence hayatın eve sığdığı bugünlerde ruhunuzu besler, diye düşünüyorum.

Kendi benliğimizle günler içerisinde hissizleştiğimiz, kaygılandığımız, üzüldüğümüz, stres altında olduğumuz bu zaman dilimlerine anlam katmak bizim elimizdedir. Aşk mektubu yazmayan, gelecek cevabı hiç merak etmeyen, bunların daha fazlasını teknolojik bir ortamda gerçekleştiren, kuşakla iç içeyiz. Bunun adına bilimsel olarak, z kuşağımı dersiniz yoksa dijital çağın çocukları, alfa kuşağı olarak mı, nitelersiniz, sonuç ne olursa olsun anne-babalarla veya daha büyük yaştaki ebeveynlerle yaşanan kuşak çatışmaları dönemini ortadan kaldıramazsınız. Bu konuyu biz büyükler sorgulamak yerine ahlaki ve manevi değerleri en üst seviye de aşılayan ailesel misyonu üstlenmekle dertlenmeliyiz.

Edebi bir kişilik değiliz, psikolojiye hiç soyunmadık ama yaşanılan tecrübeleri aslında hislerimizin duraklamaya ve endişeye geçtiği bu zaman dilimine, kalemimiz yazdığı süre zarfında naçizane bir anlam katmak istedik. Yazımı ortaya koyduğu ebedi eserlerle farklı bir tarzı yansıtan, Sait Faik Abasıyanık'la kapatmak istiyorum.

Kafa dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insan ölmeden, dedi. Sonra kalbini gösterdi:

Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır./ Sait Faik Alemdağda Var Bir Yılan